Âlem-i İslâm: Buhara’dan Kurtuba’ya

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İnsan Hakları ve Özgür Gençlik Öğrenci Topluluğu, Kahramanmaraş Özgür-Der ve Kahramanmaraş İHH’nın organize ettiği programa, çeşitli fakültelerden akademik çevrelerin yanı sıra farklı sivil toplum kuruluşlarından ve öğrencilerden oluşan bir katılım sağlandı. KSÜ Yunus Emre Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleşen konferans Teknik Bilimler MYO Müdürü Doç. Dr. Celal Kurşun’un açılış konuşmalarının ardından başladı. Kurşun, “Müsamerelerde tartışılan bir konu vardır; çok okuyan mı yoksa çok gezen mi daha iyi bilir diye. Acizane çok okuyup çok gezenin daha iyi bildiği kanaati ile bir de özümseyerek mevzu ele alınabiliyorsa oldukça önemli bir sonuç ortaya çıkıyor. Coğrafyaların bir dili ve mesajı vardır. Şayet konuşabilirseniz tarihten günümüze taşların bir dili vardır. Bu anlamda Taha Kılınç tam da işin uzmanı olarak bugün burada” dedi.
Ardından Taha Kılınç, konferans başlığına ithafen kavram analizleriyle başladığı sözlerine “Âlem-i İslâm’’ olarak adlandırılan coğrafyaların siyasi, iktisadi, kültürel, tarihi boyutlarına nereden, nasıl, ne şekilde bakılması gerektiği ile ilgili yöntemlerin üzerinde durarak devam etti. Ortadoğu coğrafyasının dünyanın merkezi olduğundan bahseden yazar, “Kuran-ı Kerimde bahsedilen Peygamberlerin gönderildiği coğrafyalar, bugün Batılıların yüzlerce yıllık tecrübeden sonra ulaştıkları doğal bir netice olarak hiçbir yere benzemeyen özellikli bir coğrafya olduğunu da bilerek sınırlarını çizdikleri Ortadoğu dedikleri coğrafya.’’ Ortadoğu denince zihinlerde çoğunlukla olumsuz anlam belirdiğine de değinen Kılınç sözlerine şu şekilde devam etti. “Bir Müslüman bu coğrafyalara zihninde olumsuz anlam verirse bu yer kendinden uzaklaşır, kimliğinden ayrılır, Kur’an’ın, dininin ana parçası olan bir coğrafyaya yabancılaşır ve burada meydana gelen en ufak olayda sorumluluk gerektiren bir kriz anında ne yapacağını bilemez.’’ Bu coğrafyada bulunan Muallak Taşı’nın bulunduğu bölgenin İslamiyet, Hristiyanlık ve Yahudilikte ki kutsallığına da değinerek bu taşı dünyanın uluslararası ilişkilerde bir yahut iki numaralı problemi olarak tanımladı. İslam Alemi’ne nasıl bakılması gerektiğini birkaç başlık altında toplayan Kılınç şu ifadeleri kullandı, “İslam dünyasına muhabbetle ve sevgiyle bakmalı, aidiyet hissederek bakmalı, ön yargısız bakmalı, bilgi eksenli ve gerçekçi bakmalı, çeşitliliği görerek bütüncül bakmalı.’’
Bugünler de sık sık zikredilen “İslam tarihinin en kötü zamanına mı denk geldik?’’ sorusuyla ilgili ise şunları söyledi, “Müslümanların bu zamandan daha kötü zamanları da vardı. 1099’ da Kudüs işgalinde, biz bittik belimizi doğrultamayız diyen Müslüman Tarihçiler vardı. 1219 da Moğolların Taşkent, Buhara, Semerkand’ı Bağdat’ı kana bulamasında, bittik dediler. 1258 de Bağdat’ın yıkılışı, Dicle nehrinden kırmızı kan ve mavi-mor mürekkep aktı diyen Müslüman Tarihçiler vardı.’’ diyerek benzer söylemlerin tarihi süreçlerde ara ara tekrar edildiğine değindi. İnsanın önce kendini tanıyarak dışa doğru bir bakış açısı geliştirmesi gerektiğinden bahseden yazar coğrafyayı da bir döngü içerisinde okumak gerektiğini vurgulayarak dikkate şayan bir tarihi örneklik olan son halife olan Abdülmecid’ in ilk halife olan Hz Ebûbekir’ in kabrinin yakınına defnedildiğini dile getirdi. Tespit, analiz ve anlatımlarıyla zihinlerde farklı bir bakış açısı oluşturarak farklı bir rota çizen Taha Kılınç misafirlere teşekkür ederek sunumunu sonlandırdı.
Taha Kılınç konferansın ardından misafirlerin kitaplarını imzaladı, hatıra fotoğrafları çekilerek program sonlandı.
Haber: Sümeyye Nur Yüce
Foto: Fatik Asıl