İngilizce ve İbranice arasında değişen İsrail propagandası

Daniel Lindley | The New Arab | Tercüme: Mepa News

Bu yazıyı okuyan herkesin İsrail’in Han Yunus’taki Nasır Hastanesi’ni bombaladığı haberini zaten görmüş olduğunu varsayıyorum. BBC’yi veya diğer Batılı medya kuruluşlarını takip ettiğinizde de benzer bir tablo ile karşılaşacaksınız; hastane iki kez bombalandı, ilk saldırıda Reuters muhabiri Hussan Al-Masri ve diğerleri hayatını kaybetti, ikincisi ise ilk müdahale ekiplerini hedef alan bir özel bir saldırı gibi görünüyor.

Binyamin Netanyahu bu olayın İsrail’in “derin üzüntü” duyduğu “trajik bir aksilik” olduğunu ifade etti ve İsrail ordusu “Hamas’a ait bir gözetleme kamerasını” hedef aldıklarını iddia etti.

Bu, bildiklerimizin yeterli bir özeti mi? Hayır. Bir kere İsrail’in açıklaması çifte saldırıyı açıklamakta yetersiz kalıyor. Ancak daha endişe verici olan, daha kapsamlı bir açıklama bulmanın basit bir yolunun sadece İsrail haberlerini okumak olmasıdır.

Ancak bu konuya girmeden önce büyülü bir ambulansa dair bir hikâye anlatmak istiyorum.

Farklı kitlelere hitap etmek

İsrail 2002 yılında Filistinli tanınmış lider Mervan Bergusi’yi yakaladı. Amos Harel’in Ha’aretz’deki İngilizce haberini açtığınızda Bargusi’nin yakalanmadan önce saklandığı evin “İsrail ordu tankları tarafından nasıl kuşatıldığını” okuyacaksınız. O dönemde dikkatli pek çok okuyucu, İbranice okuduğunuzda aynı gazetecinin aynı gazetede olayların biraz farklı bir versiyonunu verdiğini göreceğinizi belirtmişti.

Şöyle yazıyor (tercüme edildi): “Askerler Bergusi’nin saklandığı eve mümkün olduğunca çabuk ulaşmak ve evi kuşatmak için zırhlı bir ambulansa doluştular.”

Bir başka İbranice haberde ise bir muhabir, İsrail’in Filistinlilerin ambulansların dokunulmazlığından yararlanarak onların da bunun aynısını yaptıkları yönündeki suçlamaları çürütüp çürütmediğini soruyor.

İbranice’deki ‘ambulans’ İngilizce’de nasıl ‘tank’ oluyor? Çünkü İsraillilerin hitap ettikleri iki farklı kitle var. Birincisi, çoğunlukla askerleri ambulanslarda saklamanın ya da gazetecileri öldürmenin kötü bir şey olduğunu düşünen destekçi devletlerin genel halkı. İkincisi ise çoğunlukla ‘savaş kanunlarını’ ya da ahlaki değerleri zerre kadar umursamayan genel İsrail halkı.

Bu da garip bir dinamik yaratıyor: İsrail’i en kötü şekilde tasvir edenleri okumak istiyorsanız, İsrail karşıtı propaganda aramanıza gerek yok, sadece kendi basınlarını okuyabilirsiniz ve düzenli olarak her türlü ahlaksız suçu kabul ettiklerini görürsünüz. Ancak daha dünyevi düşünen savunucuları, Filistinli bir lideri yakalamak için bir ambulansa nasıl akıllıca asker sakladığınızla övünmenin dünyanın geri kalanında iyi bir görünüm olmadığını anlıyorlar, bu yüzden İngilizce otosansür uyguluyorlar.

Bu da bizi Nasır Hastanesi bombalamasına geri götürüyor. Bu olay İsrail basınında nasıl yer aldı?

Nasır Hastanesi saldırısının çerçevelenmesi

İsrail Radyo 94’te İsrailli bir istihbarat görevlisi, orduya bilgi vermeden önce yukarıda bahsi geçen ‘Hamas kamerasının’ yerini bizzat takip ettiğini anlattı. Röportajdan anlaşıldığı üzere (röportajı yayınlayan ve tercüme eden Younis Tirawi’ye teşekkür ederiz), bu ‘Hamas kamerası’ ile tüm hafta boyunca Nasır Hastanesi’nden yapılan Reuters canlı yayınının bir ve aynı olduğu çok nettir.

İstihbarat görevlisi, bu gazetecilerin gerçek anlamda Hamas üyesi olduğunu düşünmediğini, ancak Gazze’de faaliyet göstermelerine izin verildiği için Hamas’a ‘mecbur’ olduklarını ve bu nedenle meşru hedefler olduklarını itiraf etti.

Aynı şekilde, İsrail Kanal 14’ün saldırıya ilişkin özetini okuyacak olursanız, Nasır Hastanesi “teröristlerin doğduğu bir terörist karargahı ve güçlerimiz onları başarıyla yok ediyor” olarak tanımlanıyor.

Hastanenin bombalanması “gazeteci kılığına girmiş teröristlerin de öldürüldüğü başarılı ve isabetli bir saldırı” olarak tanımlanıyor.

Bir başka içerikte ise hastaneye yönelik saldırının “üst düzey komuta kademesi tarafından onaylandığı ve koordine edildiği, doğal olarak üst düzey komuta kademesinin de saldırıdan önceden haberi olduğu” belirtiliyor.

Netanyahu’nun daha sonra bombalamanın bir hata olduğunu iddia eden bir özür yayınlaması İsrail’de dikkat çekti (özrün sadece İngilizce bir açıklamada yer aldığını, İbranice versiyonunun olmadığını unutmayın) ve Kanal 14’ün “üst düzey İsrail ordusu yetkililerinin Nasır Hastanesi’ne saldıran askerleri desteklediklerini ve gerekeni yaptıklarını” ifade ettiklerini aktarmasına yetti.

Kayda değer bir başka ayrıntı da İsrail ordusunun İngilizce açıklamasında hastane saldırısında öldürülen “teröristlerden” birinin “7 Ekim’de İsrail topraklarına sızma eylemine katıldığını” iddia etmesiydi ki bu biraz muğlak bir ifade olsa da onu bir militan olarak göstermeyi amaçladığı açıktı.

Nitekim Jewish Chronicle alt metinle uğraşmamış ve onu sadece “7 Ekim silahlı adamlarından biri” olarak tanımlamıştır.

Doğruyu bulmak için İbrani İsrail basınına bakabiliriz; Maariv’de yayınlanan bir makalede yazar, İsrail ordusuna göre “7 Ekim’i belgeleyen gazetecilerden birinin” öldürüldüğünü, gazeteciden başka bir şeymiş gibi anlatmaya çalışmadan açık yüreklilikle ifade ediyor. İzleyicileri için gazeteci olmak onları öldürmek için yeterli bir sebep.

Bu konularda ne içeriden bir kaynağım var ne de bir medya kuruluşunun kurumsal desteğine sahibim. Yazdığım her şey, sıradan bir insan olarak Filistin’le ilgili haberleri BBC ve diğer Batılı ana akım medyayı okuyarak elde edebileceğinizden biraz daha yakından takip etmemden kaynaklanıyor.

Ama bu şekilde olmak zorunda değil. İsrail hükümeti gazetecileri öldürdüğü ve yanlışlıkla bir hastaneyi bombaladığı için özür dilerken, İsrail medyasının “elbette o hastaneyi bombalamadan önce komutanımızdan açık yetki aldık!” açıklamalarıyla dolu olmasında açıkça yanlış bir şeyler olduğunu fark etmek için çok fazla araştırma yapmak gerekmedi.

Kaynak: Mepa News

Başa dön tuşu