Kur’ân’ın Dağ Misali İnsana Anlatışı

Kur’ân, insanlara çeşitli misaller sunarak düşünmeye ve ders çıkarmaya teşvik etmektedir. Dağ motifi, bu anlatımda önemli bir yer tutmaktadır.

Kur’ân, insanlara yönelik birçok örnek ve temsille derin hakikatleri aktarmaktadır. Bu misaller, okuyucuları düşünmeye sevk etmek ve ders almalarını sağlamak amacı taşımaktadır. Aynı zamanda, anlatılan gerçeği akla yakınlaştırarak içselleştirme işlevi görmektedir. Ancak, çoğu zaman insanlar bu misallerin kendisine odaklanarak, anlatılmak istenen gerçeği göz ardı edebilmektedir.

Kur’ân, insanın gelişimi açısından her türlü örneği sunmaktan çekinmez. Bu durum, Zümer Sûresi’nin 27. âyetinde ifade edilmektedir: “İşte Biz, bu Kur’ân’da üzerinde düşünsünler diye insanların önüne her türlü örnek olayı koyduk.” Bu yaklaşım, insanların düşünme yetilerini harekete geçirmeyi amaçlamaktadır.

Haşr Sûresi’nin 21. âyeti de Kur’ân’ın derinliğini ve önemini anlatmak için bir misal sunmaktadır: “Bu Kur’ân’ı bir dağa indirmiş olsaydık, dağın ezilip büzülerek Allah korkusuyla paramparça olduğunu görürdün.” Bu örnek, Kur’ân’ın taşıdığı mesajın ağırlığını ve ciddiyetini vurgulamaktadır.

Ayetin başındaki “dağ” motifi, hem coğrafi hem de duygusal bir ilişkiyi ifade etmektedir. Tarih boyunca dağlar, insanlık için önemli semboller olmuştur. Hz. Âdem’in rahmetinin bir dağda inmesi, Hz. Mûsâ’nın dağda Rabb’inin tecellisini yaşaması gibi olaylar, bu sembolizmi güçlendirmektedir.

Ayrıca, âyetin bir başka anlamı, Kur’ân’ın hakikatine karşı duyarsız kalanların kalplerindeki katılığı ifade etmektedir. Kur’ân, bir dağa indirilmeyecek kadar yüce bir mesaj taşımaktadır. Ahzab Sûresi’nin 72. âyetinde, bu emanetin yalnızca insana verildiği belirtilmektedir: “Gerçek şu ki, Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunmuştuk; ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler.” Bu durum, insanın akıl ve irade sahibi olmasının getirdiği sorumluluğu da ortaya koymaktadır.

Kur’ân, insanın bu hakikat karşısında “huşû” sahibi olmasını istemektedir. Huşû, içsel bir korku ve saygı durumunu ifade eder. Bu, insanın Allah’a karşı bir teslimiyet ve saygı içinde bulunması anlamına gelmektedir. Kur’ân gibi yüce bir hakikat karşısında insanın acziyetini hissetmesi, bu ilahi kelama ve onu indiren Allah’a karşı bir minnet ve şükür duygusu geliştirmesi beklenmektedir.

Sonuç olarak, Kur’ân’ın sunduğu örnekler, insanları düşünmeye ve tefekküre yönlendirmektedir. Tefekkür, insanın varlık ve oluş üzerinde derinlemesine düşünmesi ve bu düşünceden hakikate ulaşma çabasıdır. Bu süreç, insanın akıl, muhakeme ve dikkat gibi yeteneklerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir yargıdır. Kur’ân’ın mesajı, insanın bu örneklerden ders çıkarması ve hakikate yönelmesi için bir çağrıdır.

Başa dön tuşu