“Onlar Allah’ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü bozmazlar”

“Onlar Allah’ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar.” (Rad-20)
Allah’la yapılan sözleşme geneldir, tüm sözleşmeleri içine alır. Allah’la yapılan anlaşma da öyle… Bütün anlaşmaları kapsayan genel bir anlaşmadır. Bütün sözleşmelerin dayanağı olan en büyük sözleşme, iman sözleşmesidir. Bütün anlaşmaların odak noktası da bu imanın gereklerini yerine getirme anlaşmasıdır.
İman sözleşmesi hem eski hem de yeni bir sözleşmedir. Bu sözleşme, varlık bütününü yönlendiren yasaya bağlıdır. Varlığı meydana getiren iradenin tekliğini, irade sahibi yaratıcının birliğini ve sadece O’nun ibadete layık olduğunu doğrudan doğruya algılayan insan fıtratı kadar eskidir. Bu, aynı zamanda insanoğullarının sırtlarında yeralan zürriyetleri ile yapılan bir anlaşmadır da. Tefsirde benimsediğimiz görüş budur. Sonra bu sözleşme peygamberlerin gelişi ile birlikte yenilenmiştir. Yüce Allah peygamberleri bir iman sözleşmesi gerçekleştirmek için göndermemiştir. Tersine peygamberleri var olan sözleşmeyi yenilemeleri, hatırlatmaları, ayrıntılarını ortaya dökmeleri, salih ameli, insana yaraşır bir hayat tarzı ve sadece eski antlaşmayı gerçekleştiren yüce Allah’a yönelmeyi., birlikte O’nun egemenliğine girmeyi ve O’ndan başkasının egemenliğini tanımamanın gereklerini açıklamaları için göndermiştir.
Artık insanlarla yapılan sözleşmeler , onlarla gerçekleştirilen antlaşmalar ilahi sözleşmeye, Rabbani anlaşmaya dayanacaktır. Bu anlaşma ve sözleşmenin bir peygamberle ya da insanlardan biriyle gerçekleştirilmesi farketmez. Yakın ya da uzak biri olması, ferd ya da toplum olması durumu değiştirmez. Dolayısıyla ilk sözleşmeye riayet eden diğer sözleşmelere de riayet eder. Çünkü sözleşmeye riayet etmek farzdır. Anlaşmanın yükümlülüklerini üstlenen biri, insanlara ilişkin olarak kendisinden istenen şeyleri de yerine getirir. Çünkü bu da anlaşmanın maddeleri arasında yer alır.
FİZİLALİL KUR’AN
Evet işte Kur’an ile beraber olanlarda bulunması gereken birinci özellik. Onlar Allah’a verdikleri ahitlerine riâyet ederler, sözlerine sadık davranırlar. Mîsaklarını bozup nakzetmezler. Peki hangi mîsaktır bu Rabbimize verdiğimiz mîsak? Araf sûresinde bu mîsak anlatılır. Bir dönem Rabbimiz bizi kendi nefislerimize şahit tutarak:
“Ben sizin Rabb’iniz değil miyim”?
Buyurmuştu.
Sizi yaratan, sizi yoktan var eden, sizi doyurup besleyen, size sizin sahip olduğunuz her şeyi veren, sizi koruyup gözeten, sizin üzerinize yegâne hâkimiyet, egemenlik sahibi olan, Ben değil miyim? Nasıl bir hayat yaşayacağınızı? Yalnız kendisine itaat edeceğiniz, kendisine kulluk edip sadece kendi yasalarını uygulayacağınız Rabb’iniz ben değil miyim? buyurmuştu da bizler de kendi kendimizin şahitleri olarak:
“Belâ ya Rabbi! Sen bizim Rabbimizsin, biz buna şahit olduk”
Demiştik.
İşte gerçek mü’minler, Kur’an ile beraberliklerini en güzel biçimde sürdüren, vahiyle hareket eden müslümanların en belirgin özellikleri budur diyor Rabbimiz.
Zaten Kur’an ile, vahiyle beraber olmayan bir kimsenin bu ahde sadık kalıp kalmadığını bilmesi mümkün olmayacaktır. Çünkü ezelde kendisine bu şekilde ahit vermiş olan kullarını bu ahitlerinde sadıklar mı? Yoksa bu ahitlerini bozmuşlar mı? Bunu denemek için Rabbimiz her bir dönem insanlığa kitaplar ve peygamberler göndererek bu ahitlerini hatırlatmıştır.
Öyleyse hiç bir zaman hatırımızdan çıkarmamalıyız ki bizler tüm hayatımızda Rabbimize verdiğimiz bu ahit üzere yaşarsak o zaman bizler bu ahitlerimize sadık kalmışız demektir.
Tabi bu Allah’a verdiğimiz ahit, ahitlerin en başta gelenidir. Elbette Allah’a verdiğimiz bu ahit gereği kullara verdiğimiz ahitlerimizi de yerine getirmek zorundayız. Mü’minler kâfirlere karşı bile verdikleri ahitlerini onlar bozmadıkça bozmazlar, bozamazlar. Allah’a karşı verdikleri sözlerini bozan kimselerin insanlara karşı sözlerini yerine getirmeleri düşünülemez. Eğer bir kimse Allah’a verdiği bu söze riâyet etmiyorsa, bu adamın insanlara verdiği sözlerine riâyeti de düşünülemez. Rabbi ile ahdine sadık davranmayan bir kimseden insanlara karşı sadâkat beklenebilir mi? Şair Sadi Şirazi öyle der: Namaz kılmayan birisine sakın borç para vermeyin. Çünkü namazı terk ederek Rabb’ine karşı borcunu düşünmeyen bir adamın sizin borcunuza sadâkatini düşünmeniz aptallıktır. Evet demek ki Kur’an okuyan, vahiyle beraber olduğunu iddia eden kimsede bulunması gereken ilk özellik budur.
BASAİRUL KUR’AN